

Yıllardır, her 14 Ağustos’ta olduğu gibi bu yıl da Anonim Gençlik Örgütü, Baraka Kültür Merkezi ve Bağımsızlık Yolu olarak Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünü ve emperyalist kuşatmayı protesto etmek için sokaktaydık.
Bağımsız Kıbrıs Eylemimiz, Pronto çemberi olarak bilinen Dereboyu girişinde toplanıp “Out Out Out! British Bases Out” sloganları eşliğinde İngiliz Yüksek Komiserliği önüne yürüyüşümüzle başladı. Orada eylem komitesi adına konuşma yapan Baraka Kültür Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Batak: “Değerli yoldaşlar, eylemimiz Kıbrıs’ta yaşanan bölünmenin, ada halklarını birbirine kırdıran sürecin, geçmişte ve bugünde de baş aktörleri olan İngiliz Yüksek Komiserliği’nin önünde başlamış bulunuyor” dedi.
Konuşmasının devamında Batak, “…Bizler 14 Ağustos’larda 14 yıldan fazla süredir hem sokaklarda olmanın haklı gururunu hem de mücadelenin büyümeye ihtiyacını yaşıyoruz. Bağımsızlık ada halklarının önemli bir ihtiyacıdır ve bu ihtiyacı gidermek üzere, bu adada halkların sözünü kısıp tahakküm altına almak isteyen odakları protesto ederek mücadelemizi sürdürüyoruz. İçinden geçtiğimiz bu dönemde ve coğrafyada bağımsızlığa hiç olmadığımız kadar ihtiyacımız var…” ifadelerini kullandı.



Eylemimiz, “Nehirden Denize Özgür Filistin” ve “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol” sloganlarıyla Amerikan Temsilciliği önüne doğru yürüyerek devam etti. Burada Anonim Gençlik üyesi Ahmet Sucubaşı: “Önce adayı on yıllar boyunca sömürgesi altında yönetmiş Britanya’nın Yüksek Komiserliği önündeydik. Şimdi ise Britanya ile girdiği yeni sömürgecilik yarışında adaya taşeron orduları ve çeteleriyle; savaş, yıkım getirmiş terör devleti Amerika’nın temsilciliği önündeyiz…” diyerek sözlerine başladı.
Sucubaşı: “…Ada halkları bir yandan burjuvazinin diktatörlüğü altında ezilirken bir yandan da ada, emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda yerli işbirlikçileri ve taşeronları aracılığıyla yönetilmekte, adanın tamamı işgal ve kuşatma altında tutulmaktadır. Kıbrıs adası, emperyalist saldırganlıkların bir parçası ve Ortadoğu’daki karakolu olarak görülmekte; adanın kuzeyinden güneyine dört bir yanı NATO’nun orduları ve donanmalarıyla konuşlanmış durumdadır…” dedi.
Daha sonra ”Ankara Elini Yakımızdan Çek, Bağımsız Kıbrıs Bütün Halklar Kardeştir!” sloganlarıyla TC Lefkoşa Büyükelçiliği önüne yüründü. Orada söz alan Emekçinin Partisi Bağımsızlık Yolu’nun Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, “Eğer bölünmüş adamızın kuzey yarısında bir Yunanistan elçiliği olsaydı oraya gitmek de boynumuzun borcu olurdu” diyerek konuşmasına başladı.



Rahvancıoğlu: “…14 Ağustos, 20 Temmuz olmadan düşünülemez. Ancak 20 Temmuz da 15 Temmuz olmadan düşünülemez. Bize denilir ki 15 Temmuz’da bozulmuş anayasal düzeni tesis etmek amacıyla 20 Temmuz harekâtı, ardından da stratejik nedenlerle 14 Ağustos gerçekleşti. Ancak biz çok iyi biliyoruz ki anayasal nizam Kıbrıs’ta 15 Temmuz’da bozulmuş değil. Her iki tarafın işbirlikçi liderliğinin de istemeyerek kabul ettiği KC anayasası neredeyse hiç uygulanmadan fiilen 1963’te devre dışı kalmış, Kıbrıslı Türkler siyasal bir erk olmaktan çıkmış durumdaydı. Bu sadece kendi arasında bir yarış içerisinde olan iki milliyetçi liderliğin eseri değildi. Bu aynı zamanda biraz önce gittiğimiz Amerikan Temsilciliği ve Britanya Yüksek Komiserliği’nin temsil ettiği çıkarlar çerçevesinde yürütülen, emperyalizmin Ortadoğu’daki çıkarlarını koruması için gerçekleşmiş bir süreçti…” dedi.
Daha sonra Bağımsız Kıbrıs Eylem Komitemiz adına Celal Özkızan ve Hasan Ç. Tezbaşar ortak basın açıklamamızı okudu. Açıklamanın tamamı şu şekildeydi:
Asıl Şimdi Bağımsız Kıbrıs! Yüzyıllardır, bölgemize hâkim olan ya da dünya ölçeğinde egemenlik icra eden güçlerin elini üzerinden çekmediği adamız Kıbrıs, geçtiğimiz yıllarda yeniden kıymete bindi. Ersin Tatar ve Türkiye egemenleri iki devletli çözümden söz ededursun, adadaki üçüncü devlet olan Britanya’nın üsleri, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik uyguladığı soykırımın en önemli destekçilerinden biri haline geldi. Emperyalizmin işbirlikçisi Kıbrıs Cumhuriyeti egemenleri, Baf’taki bir askeri üssü ABD başta olmak üzere NATO’nun kullanımına sunulmak üzere tam donanımlı bir hale getirmek için adımlar atmaya başladı. Zaten Kıbrıs Cumhuriyeti egemenleri, ülkeyi NATO üyesi haline getirmek için canla başla çalışıyorlar. Kıbrıs Cumhuriyeti egemenleri ayrıca, Fransa ordusuna Kıbrıs topraklarında operasyon düzenleme yetkisi veren bir antlaşmaya imza atmış, İtalya ordusuna topraklarını açmış, adada askeri bulunan Yunanistan ve Mısır ile ortak askeri tatbikatlar düzenlemiş, Ermenistan ile askeri iş birliğine gitmiş ve soykırımcı İsrail devleti ile iş birliğini derinleştirmiş durumdadır. Yetmemiş, Hindistan ordusu ile donanma konusunda iş birliği yapılmıştır. Geçmişe göre etkisinde bir azalma görülse de Rusya’nın da Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki nüfuzu ortadan kalkmış değildir. AB emperyalizminin Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki egemenliğini anlatmaya ise gerek bile yoktur. Kıbrıs’ın kuzeyi ise 51 yıldır, zaten bir NATO üyesi olan Türkiye devletinin ordusunun kontrolü altındandır. Hiçbir hukuki dayanağı bulunmayan ve hiçbir Kıbrıslı Türk makama karşı hesap verme sorumluluğu olmayan Türkiye ordusu için 1974’ten bu yana, Kıbrıs’ın kuzeyi bütünüyle bir askeri üstür. Ersin Tatar “egemen eşitlik”ten söz ededursun, yarattıkları biat düzeni ve geçici 10. madde garabeti, Kıbrıslı Türk halkının mevcut koşullardaki yurdu olan Kıbrıs’ın kuzeyinde dahi egemenlik icra etmesine engel olmaktadır. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Geçitkale Havalimanı, Türkiye ordusunun insansız askeri araçları için bir üsse dönüştürülmüş durumdadır. Bugün burada toplanmamızın nedeni, Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye devleti tarafından işgalinin elli birinci yıldönümünde bu işgali protesto etmektir. 15 Temmuz 1974’te, Yunanistan’ın faşist askeri cuntasının ve bu cuntanın Kıbrıs’taki bir avuç işbirlikçisinin dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetine yönelik darbesinden beş gün sonra Türkiye devleti, Garanti Antlaşması’ndan doğan hakkını kullanarak adaya askeri bir müdahale gerçekleştirmiş, ancak bu müdahale, 14 Ağustos 1974’te atılan ikinci bir adımla fiili bir askeri işgale dönüşmüştür. Ardındansa siyasi ve ekonomik boyunduruk ile kültürel asimilasyon artarak devam etmiştir. Yasama, yürütme ve yargıya yapılanların yanı sıra Kıbrıslı Türklerin değerlerine ve yaşam biçimine, bilhassa da laikliğe yapılan müdahaleler herkesin malumudur. Bizler, Kıbrıs’ın kuzeyinde yürüttüğümüz söz, yetki, karar ve iktidâr mücadelesinin, yani toplumsal ve siyasal irade mücadelesinin ancak Kıbrıs adasının bir bütün olarak özgürleşmesiyle mümkün olabileceğinin bilincindeyiz. Bu nedenle, Kıbrıs’ın kuzeyindeki Türkiye devleti hakimiyeti kadar, Kıbrıs Cumhuriyeti şovenizmine ve adanın tamamı üzerindeki Britanya, ABD, NATO ve AB emperyalizmlerinin hakimiyetine de karşıyız. Kıbrıs Cumhuriyeti egemenleri, on yıllardır Kıbrıslı Elen halkına “unutmadık, bütün Kıbrıs vatanımızdır” diye propaganda yapmış olmasına rağmen, Annan Planı ve Crans Montana gibi kritik süreçlerde çözüm iradesinin altını oymuş, çözümsüz tavrına bahane gösterdiği faktörleri ortadan kaldırmak için ciddi anlamda yapıcı adımlar atmamıştır. Kıbrıslı Türk egemenleri ise ayrılıkçı politikalarında ısrar edip bizi dünyadan izole, tanınmamış bu garabetliğin içine mahkûm etmekle kalmamış, kendi kurdukları devleti dahi ciddiye almayarak altyapısı ve kurumları dökülen bir yurtsuzluk hali yaratmıştır. Kıbrıs’ı, üzerinde hayat kurmaya çalışan insanlar yokmuş gibi sadece askeri bir üsten ibaret gören emperyalist ve bölgesel güçler, ellerini ovuşturarak bu bölünmüşlükten sonuna kadar fayda sağlamaya devam etmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti egemenleri, kendilerini Türkiye devletine karşı güvence altına almak adı altında, dünyanın bütün kirli askeri güçlerinin Kıbrıs’a yığınak yapmasına müsaade edecek kadar kendinden geçmiş haldedir. Ruhunu ve kendi halkını şeytana satmak ve adayı bölgedeki kirli savaş oyunlarının tam ortasına atmak gibi çok tehlikeli bir oyunu, gözünü bile kırpmadan oynayan Kıbrıs Cumhuriyeti egemenleri, bırakın Kıbrıslı Türkleri, Kıbrıslı Elen halkının egemenliğini dahi emperyalistlerin keyfine terk etmiştir. Türkiye ise Kıbrıslı Türklerle dostluk adı altında dahi bir spor müsabakası yapmayı bize çok görmekte bununla birlikte askeri ve politik çıkarları için Kıbrıs’ın kuzeyini rehin olarak tutmaktan geri durmamaktadır. Ankara hükümetleri, Kıbrıslı Türkleri dünyaya tanıtmak söz konusu olduğunda altı boş hamasi sözler söylemekten öteye gitmemekte ancak Kıbrıslı Türklerin iç işlerine karışmak söz konusu olduğunda saldırgan bir iştahla toplumsal hayatımızın her alanına müdahale etmektedir. Kıbrıs adası, kuzeyiyle ve güneyiyle esaret altındadır ve bu esaretten en çok Kıbrıs halkları zarar görmektedir. Yaşam koşulları ve ekonomik durumları her geçen gün kötüye giden iki halk, ruhunu ve bağımsızlığını büyük güçlere satmış yerli egemenlerin milliyetçi ve hamasi masallarıyla baş başa bırakılmıştır. Halklar kardeşleşip güçlerini birleştirerek Kıbrıs’ın bağımsızlığını ve birleşmesini savunmadıkça, emperyalistlerin, bölgesel güçlerin ve kendi yerli egemenlerinin güçlerine güç ve servetlerine servet kattıkları bu oyunda bir piyon olmaktan öteye gidemeyecek, boş karınlarını milliyetçi nutuklarla, sefil hayatlarını hamasi yalanlarla doldurmakla yetineceklerdir. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen halkları, geçmişte yaşadıkları acılara ve bugün içine çekilmeye çalışıldıkları hamasi ortama rağmen bu adada ancak kardeşçe, barış içinde, birleşik ve bağımsız bir ülkede kendi kaderlerini kendi ellerine alabilirler. Ve bunun mücadelesini verdikçe daha güzel yarınlara kavuşabilirler. Bunu başarmanın yolu da iki halkın içinde emek siyasetinin güç kazanmasından ve bu iki emek siyasetinin güçlerini ortak paydada birleştirmesinden geçer. Bu başarılmadığı müddetçe, iki tarafın egemenleri de sermayeyi bizlere vatan diye yutturmaya, askeri yığınakları bize barışın güvencesi diye itelemeye, esareti bize egemenlik diye pazarlamaya ve emperyalist manevraları “çözüm süreci” diye önümüze koymaya devam edeceklerdir. Bağımsız Kıbrıs kuzeyde geçim sıkıntısı çeken özel sektör çalışanının umududur. Bağımsız Kıbrıs, güneyde başını sokacak bir ev bulmakta zorlananların umududur. Bağımsız Kıbrıs Filistinli çocuğun, yoksul Türk’ün ve Kürt’ün, işsiz bırakılmış Yunan’ın, karanlığa sürüklenmiş Lübnanlı ve Suriyeli emekçilerin, zorbalık altında yaşayan Mısır halkının da umududur. Bu umuda hepimiz omuz vermeliyiz. Yaşasın emekçilerin iktidarındaki bağımsız, birleşik ve tüm yabancı güçlerden arındırılmış Kıbrıs! Yaşasın halkların kardeşliği!” Açıklamanın ardından eylemimiz coşkulu sloganlarla birlikte sonlandı.


