Cinsel istismar…
Tecavüz…
Çok ağır bir suçtur elbette…
Ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır…
Ama bu dava çok su kaldırır…
Beş yıl süren davada muhterem yargıçlar tanıkları dinlemişler, delilleri incelemişler ve “makul şüphenin ötesinde” bir kanaata varmışlar…
Sanığı suçlu bulmuşlar…
Öz oğluna cinsel istismar, taciz ve tecavüzde bulunduğuna kesinlikle emin olmuşlar…
30 yıl gibi ağır hapse mahkum etmişler onu…
***
Fatih Gazioğlu’nu tanımam…
Hiç görmedim…
Gıyaben bilirim…
Çok zengin bir işadamı olan babası AKP’nin kurucularındanmış…
Ancak daha sonra Tayyip Erdoğan ile araları açılmış ve partiden kopmuş…
Avrupa’ya yerleşmiş…
Almanya ve Amerika’da işler kurmuş…
Kendisiyle kavga eden kimseden hoşlanmayan Erdoğan ondan da hoşlanmıyor…
Bana anlatılanlara göre, “Gazioğlu” adını gördüğü yerde üstünü çiziyor…
Fatih Gazioğlu işte bu adamın oğlu…
O da bir işadamı…
Amerika’da fabrika da açmış hatta…
***
Boşandıktan üç yıl sonra, eşi polise gidip şikayetçi olmuş hakkında…
Ancak boşanma sebebi, çocuğuna cinsel istismarda bulunmuş olması değil…
İddiaya göre, otistik olan oğluna 3 yaşından 10 yaşına kadar taciz ve tecavüzde bulunmuş. Hatta mahkeme kararında da belirtildiği gibi “sandalye sapını” bile kullanmış bu tecavüz serisinde…
Koskoca 7 yıl…
Ve anne hiç farketmemiş mi bunu?
İnanlıması güç gerçekten de…
***
Çocuk halen 19 yaşında…
Otistik…
Konuşamıyor…
Mahkemenin de yine kararında belirttiği gibi yalnız İPAD ve laptop aracılığıyla iletişim kurabiliyor…
O da ancak başkasının yardımıyla…
Yani ya bakıcının, ya da annesinin veya başka birinin elini tutup hareket ettirmesiyle…
Bu yöntem ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde geçerli sayılmıyor mahkemede…
Yani güvenilir bulunmuyor…
Çocuk ise bu davanın en önemli tanığı…
Birinci derecede tanık…
Demek ki bu dava Amerika veya İngiltere’de görülmüş olsaydı, mahkemenin kararı bizim mahkememizin kararından farklı olurdu…
Çocuk mahkemeye ifade vermeye çağrıldığında sanık kutusundaki babası kapatıldı ve karartıldı…
Yani babasını göremedi…
Görmesi istenmedi…
Neden?
Oysa bu en önemli andı…
Çocuğun onu görünce nasıl bir tepki vereceği önemli değil miydi?
Eğer kendisine bu kadar kötülük ve bu kadar iğrenç şeyler yaptıysa, onun yüzüne tükürmesi gerekirdi değil mi?
Ondan şikayetçi olabilecek kadar durumun farkında olduğu söylenen çocuk, eğer gerçekten o kötülükleri yaşadıysa, gidip onun üstüne sarılmazdı herhalde…
Mahkeme neden bu önemli karşılaşmayı böyle değerlendirmedi?
Bu karara bizim de inanmamız ve ikna olmamız için birisinin izah etmesi gerekir bunu da bize…
***
Çocuğun boşanan anne ve babası başkalarıyla yeni evlilikler yaptı…
Her ikisi de yeniden evlendi…
Baba da, anne de…
Ve eski eşe tecavüz suçlaması tam da bu aşamada yapıldı…
Fatih Gazioğlu eski eşinin tecavüz suçlaması ile kendisini polise şikayet ettiğini öğrendikten sonra da yurtdışına gidip geldi…
Başına bunların geleceğini bilse, gittiği Amerika’dan hiç gelir miydi?
***
Mağdurun kimliğini deşifre ettik diye bizi kınayanlar var bir de..
Onu deşifre eden ben değilim, annesidir..
Ve kınanması gereken birisi varsa, odur..
Ama bu davayı açmakla o da kaçınamazdı zaten ondan…
Eski eşini cezalandırma isteği ağır basınca, çocuğu koruma gaylesi gölgede kaldı..
Ben çocuğun adını yazmadım hiç..
Babanın adını yazdım yalnız..
Zaten onu yazmadan da haber yazılmaz ki..
Adam 30 yıl hapse mahkum olmuş işte ve mahkeme de zaten açıkladı adını..
Adını anmadan mahkeme nasıl açıklayabilir ki kararını..
İnsan hakları zırhına sarınarak gazeteciliği bu kadar engelleme hakkını kim verdi size?
***
Muhterem yargıçlara saygımız sonsuz…
Ancak ben ikna olmuş değilim…
Yargıçlar da yanılabilir ve yanılanlar da az olmadı şimdiye dek burada…
Alt mahkemenin verdiği kararların üst mahkemede nası bozulduğunu da gördük..
Alt mahkemenin beraat verdği sanığa üst mahkemenin 6 yıl, hatta 10 yıl hapislik verdiğini de gördük bu mahkemede..
Çok gördük…
Beraat ile on yıl hapislik arasında uçurum var..
Yargıya güvenimiz tam diyenler bunları nasıl izah ederler…
Şüphelerim var hala…
Ve bir insanın 30 yıl hapse mahkum edilmesi hiç de basit bir şey değil…
Hiçbir dava tüm mahkeme aşamalarını tamamlamadan bitmiş sayılmaz…
Bunun bir istinafı var daha…
Bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi…
Adamı linç etmekte acele etmeyin…
Şener LEVENT
Ağustos 15/ 2025
Avrupa