Ana Sayfa Güncel Şener Elcil yazdı: Sırada AB Vatandaşlığını Kaybetme Var!

Şener Elcil yazdı: Sırada AB Vatandaşlığını Kaybetme Var!

14
0

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmalarında, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemen, eşit

ortaklığını kazanan Kıbrıs Türk Toplumu, toplumlararası çatışmalardan sonra başlayan her

uluslararası çözüm görüşmelerinin başarısız olması ile birlikte, toplumsal haklarını bir bir

kaybetmektedir.

1963 yılında, dıştan müdahale ile T.M.T ve EOKA’nın faaliyete geçirilerek başlattıkları

toplumlararası çatışmalar, Kıbrıs Türk Toplumu’nun adanın %5 lik bir alanında enklavlarda

sıkışmasını getirmiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarından T.M.T ve Türkiye derin devletinin

talimatları ile kaçan, şövenist Rum kesimlerce de dışlanan Kıbrıslı Türkler antlaşmaların

kendilerine yetki vermesine rağmen devletin çatısı dışında kalmışlardır. Bu gerçek ortada

dururken, Türkiye 4 Mart 1964’te Birleşmiş Milletler’de alınan 186 sayılı karara onay vererek,

Kıbrıslı Rumlar’ı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sahibi yapmıştır.

Faşist Yunan cuntasının darbesini bahane ederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal nizamını

tesis etmek ve toprak bütünlüğünü korumak için 1974 yılında adaya askeri müdahalede

bulunan Türkiye, uluslararası hukuğa saygı göstermemiştir. Bunun yerine adayı bir sınırla

ikiye bölmüş, güneyde yaşayan Kıbrıslı Türkler’i güvenlik gerekçesi ile kuzeye toplamış,

kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumlar’ı da etnik temizlikle güneye göndermiş, Cenevre

Sözleşmelerine aykırı olarak adanın kuzeyine Türkiye’den Kıbrıslı Türkler’in on katı nüfus

aktararak onlara vatandaşlık vermiş, mülkiyet ve kadastro sistemini değiştirmiş, Kıbrıslı

Türkler’e yasa zoru ile soyadı aldırtmış, yerleşim yerleri ve coğrafi isimleri değiştirmiş, Rum

mülklerine el koyarak dağıtmış, Türk Lirası’nı para birimi olarak düzenlemiş, Türkiye’den

sermayeyi buraya taşıyarak ülkenin en güzel yerlerini ve işletmelerini onlara peşkeş çekmiş,

kendine bağlı bir alt yönetim oluşturarak, Kıbrıs Türk Toplumu’nun siyasi iradesini

gasbetmiştir.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken de 1977-1979 Doruk Antlaşmaları, De Cuellar Belgesi, Gali

Fikirler Dizisi, Annan Planı ve Grans Montana çözüm süreçleri de yaşanmıştır.

Türkiye’nin benimsediği “çözümsüzlük çözümdür” ve Kıbrıs Rum tarafını suçlu gösterme

stratejisi çok başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Türkiye, çözümde asla samimi değildir.

Samimi olsaydı, adanın kuzeyindeki kolonicilik faaliyetlerine devam etmez, garantör ülke

olarak tahayyütlerini yerine getirirdi. Samimi olsa Annan Planı’nın uygulanmasının BM

Güvenlik konseyi tarafından garanti edilmesini talep eden Rum tarafının bu isteğini Rusya’ya

veto ettirtmezdi. Samimi olsa Crans Montana’da askerin çekilmesi ve garantilerle ilgili yazılı

öneri verirdi.

Her görüşme süreci sonunda kaybeden Kıbrıs Türk Toplumu olmuştur. Mart ayında yeni bir

görüşme süreci başlayacak. Kıbrıslı Türkler 1964’te Türkiye’nin de onayı ile Kıbrıs

Cumhuriyeti’nin dışına atıldılar ve toplumlararası çatışmalarda onlarca kişiyi kaybettiler. 1974

ile güneydeki mülkiyetlerine, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarına ulaşımlarını, Kıbrıs

Cumhuriyeti paralarını, Annan Planı döneminde Avrupa Birliği tam üyeliğini, nüfus

taşınmasıyla siyasi iradelerini kaybettiler. İşsizlikten, ekonomik zorluklardan, siyasi

istikrarsızlıktan ve baskılardan başka ülkelere göçmek zorunda kalan onbinlerce insanı

kaybettiler.

“İki ayrı egemen devlet” yalanı ile Mart ayında Kıbrıslı Türkler’in temsil edilmediği bir

görüşme masasına Türkiye oturacaktır. Bu Kıbrıs Türk Toplumu’nun uluslararası

antlaşmalardan kaynaklanan haklarının daha da kaybedilmesi, Kıbrıs Rum tarafının da suçlu

sandalyesine oturtularak statükonun devamı anlamı taşımaktadır. Kıbrıs Türk Toplumu’nun

Avrupa Birliği üyesi bir devletin vatandaşı olmasını hazmedemeyen Türkiye yetkilileri, şimdi

de gözünü AB vatandaşlığına dikerek iki ayrı eşit egemen yalanıyla Kıbrıs Türk Toplumu’nun

AB ile olan ilişkisini koparmayı hedeflemektedir. Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Sorunu’nun çözümünü

beklerken AB vatandaşlığı ve onun getirdiği faydaların ellerinden alınması gündemdedir. Bu

konuda Kıbrıs Türk Toplumu’nun gerçek temsilcilerinin seslerini yükseltmelerinin tam

zamanıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz