Savaşa “barış” dediğini, sana bahşedilen esareti “özgürlük” sandığını belki sen de anlayacaksın; belki ağlayacaksın sen de ülkenle aranda oluşan uçuruma bakarak sokaklarda, aynalarda ve sularda; belki anlamadığın için, ağlamayacaksın da…
Belki “yaşasın inkâr” diye diye tükettiğin ömrüne de, “kahrolsun inkâr, yaşasın itiraf” diye diye ömür tüketenlere atılan taşları görmezden geldiğine de yanacaksın, belki yanmayacaksın…
Belki coğrafya gözünün önünde ölürken, tarihe yaltaklanarak geçirdiğin yıllarını pişmanlıkla anacaksın, belki gurur duyacaksın ihanetinle…
Belki Türkiye’yi ele geçiren ve her gün biraz daha azgınlaşan, komşu ülkelerin topraklarına göz diken, o toprakları işgal etmekle kalmayıp dışarıdan taşıdığı cihatçı çeteleri besleyip büyütüp silahlarla donatıp komşu topraklarına salan İslâmcılarla elele vererek yürüdüğün “AK” günler “KARA” bir sayfa olarak geçecek gözlerinin önünden, belki kendine kızacaksın, belki yapacak başka bir şey yoktu diyerek teselli olacaksın…
“Teneke Trampet”in muhteşem yazarı Günter Grass soğan soyar gibi yazmıştı hatıralarını, genç yaşında Nazi partisinin SS birliklerine katıldığını itiraf etmiş ve rahatlamıştı, kısa bir süre sonra da hayata veda etmişti, keşke sen de hiç olmazsa ölüme yaklaştığında bunu yapsan diye içimden geçiriyorum bazen ama belki de sen bunu asla yap(a)mayacaksın…
Senin gibilerin, yani savaşı “barış”, esareti “özgürlük” sananların katkılarıyla hazırlanmakta olan o karanlık gelecekte, çocuklar senden benden bizden daha iyi değil daha kötü günler görecekler, sa(ğ)laklar bayraklarla camilerle örtmeye devam edecekler karanlığı ve kötülüğü; belki “sol”aklar bir süre daha Nâzım’ın “güzel günler göreceğiz çocuklar” dizesini diline pelesenk etmeye devam edecekler, sonra da batmakta olan geminin güvertesinde bekleyecekler…
Haritanın yırtıldığı günü “bayram” sanarak büyüdü çocuklar bu ülkede, sen de öyle büyüdün ve sayende çocuklar öyle büyümeye devam ediyorlar hâlâ…
Tam da bu yüzden kimseyi ilgilendirmiyor Suriye’nin haritasının masaya yatırılıp kesilmesi biçilmesi paramparça edilip paylaşılması; Suriye insansız hava araçlarıyla yerle bir edilen insansız bir ülke sanki…
Tam da bu yüzden kimseyi ilgilendirmiyor Suriye’de biten “şey”le başlayacak olan “şey” arasındaki fark; Suriye’nin Afganistanlaşmasından Türkiye’nin payına Pakistanlaşmanın düşeceğini ve Türkiye’nin payına düşen Pakistanlaşmadan Kıbrıs’ın payına düşecek olan cehennemi hesap etmiyor kimse; bu yüzden birkaç sene önce Suriye’de kadınları köle pazarlarında satan, Allah-u ekber nidalarıyla kafa kesen ruh hastalarının Suriye’ye “özgürlük” ve “demokrasi” getirebileceklerine inanabiliyor kadınlar bile…
Suriye yağmalanıp paylaşılırken, Türkiye ve dünya şehvetle bir haritanın daha yırtılmasını “zafer” olarak tanımlarken, biz de hazırlanıyoruz barbarların tarafında yerimizi almaya, çünkü budur yakışan kendi haritasının yırtıldığı güne “bayram” demiş bir topluluğa…
Faize Özdemirciler (10 Aralık 2024/Avrupa)