Ana Sayfa Politika Erdoğan rejimi, darbe dönemlerini aratmıyor

Erdoğan rejimi, darbe dönemlerini aratmıyor

6
0

Özellikle son süreçte bir yandan demokrasiyi dillinden düşürmeyen Saray rejimi, diğer yandan içeriksiz iddianameler, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla kendine karşı çıkan toplumsal muhalefeti düşman ilan etmiş durumda. 19 Mart sonrası ülke geneline yayılan direnişler karşısında rejimin adımlarının bilançosu darbe dönemlerini aratmıyor. Yaklaşık 2 aya yakın bir zaman diliminde ülkede 3 bine yakın gözaltı, 500’ün üzerinde tutuklama gerçekleşti.

RADİKAL – Toplumun geniş kesimlerinin açığa çıkarttığı itiraz dalgası, Saray’ın tüm ezberini bozdu. Bir süredir üniversitelerden başlayan, sokaklara ve meydanlara yayılan direnişler; halkı ikna edecek bir hikâyesi kalmayan rejimi, hiç olmadığı kadar derinden sarstı.

Toplumsal muhalefetin yükselişi siyasetin yörüngesini de değiştirirken, yargıyı araçsallaştıran rejim ise toplumu artırdığı baskı politikalarıyla sindirmeye çalışıyor. Ancak bu sindirme hikâyesi, her geçen gün daha fazla boşa düşüyor.

TARİHİN EN BASKICI REJİMİ

Bir yandan demokrasi naraları atan rejim, diğer yandan uydurma suçlarla yapılan gözaltı ve tutuklamalar, oluşturulan içi boş iddianameler ve düzenlenen şafak operasyonlarıyla karşısına çıkabilecek tüm güçleri ortadan kaldırmanın peşine düştü.

Bugünün BirGün’ü

Saray’ın 19 Mart’tan bu yana tüm kesimlere uyguladığı baskı politikalarının bilançosu, darbe dönemlerini andıran sonuçlar doğurdu:

500’E YAKIN TUTUKLAMA

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve aralarında belediye başkanlarının da olduğu çalışma arkadaşlarına karşı başlatılan İBB operasyonuyla yükselen direnişler sonrasında, neredeyse iki aya yakın sürede 3 bine yakın kişi gözaltına alındı. Çoğunluğu gençler olmak üzere 500’ün üzerinde yurttaş tutuklandı.

Gözaltı ve tutuklamalarda yaşanan işkence iddiaları da sık sık gündeme gelirken, tüm bunların yanı sıra gençlerin ailelerinin aranması, KYK yurtlarında açılan disiplin soruşturmaları gibi birçok uygulama Saray rejimi tarafından hayata geçirildi.

Tüm bunlara rağmen rejimin her yeni operasyonu, halkın meydan okumasıyla karşılaştı. Rejimin sindirme hikâyesini kabul etmeyen halkın geniş kesimleri, gözaltına alınan ve tutuklanan arkadaşlarına farklı eylem biçimleriyle sahip çıktı.

Üniversite kampüsleri, liseler ve sokaklar, bu meydan okumanın bir sonucu olarak direniş alanlarına çevrildi. Korku iklimini hâkim kılmak isteyen Saray yönetimi ise öğrencileri, gazetecileri, sanatçıları ve ses çıkaran tüm kesimleri bir bir hedef aldı.

ORTADA SUÇ YOK

Operasyonlar sonrası yurttaşlara yöneltilen suçlamalar ise “Ortada bir suç yok.” dedirtti. Neredeyse gelişigüzel gözaltına alınan yurttaşların tutuklanma gerekçeleri; “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet”, “kamu malına zarar verme” ve “görevli memura mukavemet” gibi iddialar oldu. Hukukçular, yaşanan tutuklamaların siyasi olduğuna dikkat çekti. Yapılan değerlendirmelerde operasyonlardaki tek suç unsurunun Saray rejiminin karşısında duran milyonların iradesi olduğu vurgulandı.

ERDOĞAN’IN ADINI ANMAYIN

Eylemlerde en çok dikkat çeken detaylardan biri ise AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın adının geçtiği sloganlara yönelik polisin müdahalesi oldu. “Diplomasız Erdoğan” sloganları, polis anonslarında sık sık “Attığınız bu slogan kanunsuzdur.” sözleriyle uyarılmaya çalışıldı. Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ise yine tutuklamalar için paravan olarak kullanıldı. Erdoğan’ın lider kültüne zarar verebilecek en ufak bir eleştiri dahi “hakaret” suçlamasıyla gizlenmek istendi.

İstanbul Üniversitesi’nde barikatın yıkıldığı ilk andan itibaren baskı ortamı adım adım genişletildi. Direnişlerin daha ilk haftasında 47 kişi için başlatılan şafak operasyonlarında sayı kısa sürede 100’ün üzerine çıktı. Bursa, Ankara, İzmir gibi illere de yayılan operasyonlar, daha sonra birbiri ardına gelen gözaltı ve tutuklamalarla sürdü.

Düzenlenen her bir eylem, polis ablukasıyla sönümlenmek istense de ülkeyi açık hava cezaevine çevirmeye çalışan rejime karşı direnişler farklı biçimlerde devam etti. Baskı politikalarına karşı akademik boykot, tüketim boykotu gibi eylem biçimlerini ortaya koyan gençlerin direnişi, bayram tatiliyle kesilmek istense de 1 Mayıs’ta İstanbul’da hayat durdurulmaya çalışıldı. 1 Mayıs’ta 400’ün üzerinde yurttaş gözaltına alındı.

Öte yandan, içlerinde haber takibi yapan gazeteciler ve eylemlere destek çağrısında bulunan sanatçılar da yapılan operasyonlarla susturulmak istendi. Ülkenin geneline yayılan direnişlerin ardından başlatılan operasyonlar, rejimin istediğinin tersine sonuçlar doğurdu. Toplumsal mücadele zeminleri daha fazla güçlenirken, Saray rejimine karşı birleşen halk, tüm bu baskı politikalarına karşı sinmedi.

Son olarak, Boğaziçi Üniversitesi’nde gerici Nureddin Yıldız’ı okullarında protesto etmek isteyen gençlere polisin sert müdahalesi dikkat çekti. Gözaltına alınan 97 kişiden 6’sı hakkında tutuklama kararı verildi. Adliye önünde açıklama yapan öğrenciler ise, tıpkı daha önceki operasyonlarda olduğu gibi Saray’a bir kez daha “Kararlarınızı tanımıyoruz.” diye seslendi.

∗∗∗

DEMOKRASİ RÜYASI ANLATTI

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK’nin feshi ve silah bırakma sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. Sık sık ‘kardeşlik’ vurgusu yapan Erdoğan, “Malazgirt; Kürt, Türk, Arap’ın ortak zaferidir” dedi. ‘Terörsüz Türkiye’ için “En büyük eserimizi inşa ediyoruz” diyen Erdoğan, sürecin tamamlanmasıyla Türkiye’nin demokrasisinin güçleneceğini, huzurunun artacağını öne sürdü.

Sık Sık ‘Türk, Kürt, Arap kardeşliğinden’ bahseden Erdoğan, şunları söyledi: “Nereye gittiğimizi biliyoruz. Bizim muhalefetten en büyük farkımız budur. Davamız büyük. Türk, Kürt, Arap, birlikte var olmuş, birlikte savaşmış, galibiyeti de mağlubiyeti de birlikte yaşamıştır. Coğrafya ve tarih Kürt, Türk ve Arap’ı çözülmez şekilde sıkı sıkıya bağlamıştır. Malazgirt; Kürt, Türk, Arap’ın ortak zaferidir. Çaldıran, Kürt, Türk, Arap’ın ortak zaferidir. Biz bu coğrafyada ittifak yapınca güçlendik, cihana hükmettik. Ancak hep beraber fetreti yaşadık. Birbirimize düştüğümüzde zayıfladık, bunu dış güçler çok iyi biliyor. Bizi birbirimize düşürmek için her yola başvuruyorlar.

***

SAVUNMA YAPMAYI KABUL ETMİYORUM

Gazeteci Furkan Karabay, sosyal medyada yaptığı paylaşımlar ve YouTube’da hazırladığı bir video gerekçesiyle gözaltına alındı. Emniyet’teki işlemlerinin ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen gazeteci Karabay, tutuklandı.

Furkan Karabay, tutuklandığı İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’ndeki savunmasında, ‘‘Adliyeye üçüncü gelişim ve iki kere tutuklanarak çıktım. Benim buradaki amacım bu adliyedeki yargı mensubu denilen cübbe giymiş çeteleşmiş insanlara karşı olmaktır. “20 yaşındaki çocukları tutuklayan mahkemelerde savunma yapmayı zul sayarım’’ diyerek savunma yapmayı reddetti. Gözaltı haberini duyuran gazeteci Barış Pehlivan sosyal medyadan yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Gazeteci Furkan Karabay gözaltına alındı.

Suçlamanın “Terörle mücadele görev almış kişileri hedef gösterme” ve “Cumhurbaşkanı’na Hakaret” olduğu belirtiliyor.

Gerekçe olarak ise YouTube için hazırladığı bir video ile sosyal medya paylaşımları olduğu öğrenildi.” Karabay, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile çocukları Bilal Erdoğan, Ahmet Burak Erdoğan ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın şikayeti üzerine yargılandığı davada 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. BİRGÜN

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz