MÜCADELEYE ODAKLANIN
İşgalcilerimiz olarak bu ada yarısında her türlü kötülüğü yapacak, tezgah, kumpas kuracak toplantılar yapacaksınız ama siz iyi biz de yaptıklarınızı yazınca kötü öyle mi? Arif hoca da alayınıza Hassiktir çekince kötü oluyor, öyle mi?
Bu işgal koşullarında bizim sizin bütün kirli çamaşırlarınızı ortaya serince, yazdıklarımıza kimse kusura bakmayacak. Yarası olan generali, elçisi gocunacak. Bu konuda hiç de mütevazi değilim ne halt ederlerse etsinler. Yaptıklarını yazmaya devam edeceğim
Bu ada yarısında bugününe yaptıklarınızı, yaptırdıklarınızı delilli, şahitli yaşayarak kılcal damarlarına kadar biliyorum. Tekrar altına çiziyorum Yaranız yoksa gocunmayacaksınız. Siz bütün bu ahlaksızlıkları yapmadıysanız ve böyle değilseniz üzerine alınmayan.
Bu ülkenin insanı sizin sayenizde içtikleri sudan, nefes aldıkları havadan büyük sıkıntıları var. Oturursunuz, kalkıyorsunuz yok Rum kökünün şöyle etkisi var, yok Kıbrıslıtürkler satılmış soysuzdur, söyledikleriniz içimize işlemiş.
Ama kimseden tık çıkmaz. Tık şöyle çıkar “Ali Kişmir askeri gazinoda düzenlenen seçime müdahale yazısını yazınca” kıyamet kopartırsınız… Eeee bu sütunlarda Avrupa gazetesinin bütün yazarları yaptıklarınızı çok yazdık. Sonuç? Emrindeki polisi üzerimize süren İşgalci generali karşımızda bulduk.
Bu adanın yarısında geriye tahrip edilmemiş, yıkılmadık, yok edilmedik, ne bıraktınız da seçimlerimize karışmayacaksınız? Nerede benim sandığa attığım iradem. Gidip baksanız sandığa attığım oyu da mutlaka çıkartacak cüretiniz olacak.
Ama benim niye her bokuma karışıyorsunuz? Benim adımı niye değiştiriyorsunuz? Köyümün, kasabamın, şehrimin adını niye değiştiriyorsunuz? Bunu ancak işgalciler yapar diye yazdığımız zaman general ine polisini üzerimize salar.
Yakın, yıkın, satın, yiyip yutun sonra yeniden yapın, sonu gelmiyor yaptıklarınızın? Bu adanın yarısını yok ettiniz. Yoketmeye de devam ediyorsunuz. Ama rahatsız olan kaç kişi kaldı? Bu anlamda “Kıbrıslıtürklerin, sahipsizliği, kimsesiz” bir gerçeği değil, bir çaresizliğe işaret etmektedir.
Dolayısıyla bu toplumun sorunu kimsesizliği değil, yanlış yerde olması ve doğru adreste örgütsüzlüğüdür. Kıbrıslıtürklerin en azından bir bölümünün çığlığı bu örgütsüzlüğü kırmanın zorunluluğunu bir kez daha ortaya koymalıdır.
Bu çığlığa suskun kalmayalım ve örgütlenmesinde öncülük edelim. Bu bağlamda siyasi partilere ve örgütlerine kızmamız ya da acımasızca eleştirmemiz ne kadar doğrudur? Bana göre çaresizseniz, yine çare sizsiniz!
Yalnız ve seçeneksiz bırakılmanıza rağmen yaşadığınız tüm deneyimlerin geçmişin bıraktığı bir umutsuzluk olduğunu fark edebilir ve korkularınızı yenebilir, özgüveninizi arttırabilirsiniz. Bu güne kadar yaptığınız seçimlerin kaderiniz olmadığını görebilirsiniz.
Dahası mücadelenin zor ve zahmetli bir yol olduğunu bilerek yılmadan her yeni günün yeni bir başlangıç olduğunu kavrayabilirsiniz, gereksiz tartışmalara son vererek akılcı bir yolla size yakın olanlarla iletişim kurabilirsiniz, sonucu düşünmek yerine mücadeleye odaklanın.