Ana Sayfa Güncel Şener Leven yazdı: GÜN BATAR, KUŞLAR DÖNER

Şener Leven yazdı: GÜN BATAR, KUŞLAR DÖNER

4
0

GÜN BATAR, KUŞLAR DÖNER

“Gün batar, kuşlar döner

Dönmez bu yoldan beklenen”

Hava kararınca bazı geceler hep böyle gelir…

Gün biter, gölgeler hep suya değer…

Yaşıyorum dersin…

Hala hayattayım…

Bir sofra kurulacak…

Bir şarkı dinleyeceğim…

Şarap içeceğim…

Bu şehirde şimdi kimsenin hatırlamadığı bir kimseyi hatırlayacağım…

Abimin sabahları jiletle traş olurken radyodan ajans haberlerini dinlediğini hatırlayacağım…

Bir dosta “Necla öldü mü?” diye soracağım…

Allak bullak bir bellek nar taneleri gibi dökülüp saçılacak masaya…

Adını hatırlamakta zorlandığım çocukluk arkadaşımla ilgili sana anılarımızı anlatacağım…

Kederlenmekten çok yorulduğunu bildiğim için kötü hikayeler anlatmıyorum artık sana…

Çok sevdiğin birinin ölüm haberini bile nasıl söyleyeceğimi şaşırıyorum…

Taşıyamayacağın kadar ağır bir yük şuranda…

Bir şarkı dinlesen anneni, bir şarkı dinlesen babanı anımsıyorsun…

Dünyanın en ağır adımları ölüsünü toprağa verdikten sonra mezarlıktan ayrılanların adımlarıdır…

Bırakıp gidemezsin…

Bir film gördüm…

Adamın eşi ölmüştü…

Yatakta yatıyordu…

Adam da birkaç gündür onun başında oturmuş, sanki birden uyanacakmış gibi bekliyordu…

Cenazeyi almaya geldiler sonra…

Adam,

-Bırakın, almayın onu benden, diye direnmeye başladı…

***

“Gün batar, kuşlar döner

Dönmez bu yoldan beklenen”

Şimdi bu fotoğrafa bakıp da hüzünlenmemek mümkün mü?

Mümkün mü Hatice Hocanım?

Uzun yıllar geçer…

Bakar bir gün birileri…

Nereye kayboldular der…

Tanıyanlar çıkar içimizden bazılarını…

“Bu kim” diye sorar birileri…

Son giden kalanlara bir selam bırakır gider…

Akasyadan bir yaprak, incir ağacından olgun bir incir düşer…

Bir Arap Ali’nin oğlu Önder, bir Sıtkı öğretmen cennet bahçesinden bize gülümser…

Bu toprağın güzel insanları…

Dokunaklı hikayelerini ve şakalarını bize bırakıp gittiler…

Ah Sıtkı bey ahh…

Kıbrıslıların köylü efendisi…

Ah dünyalar tatlısı adam…

***

Dinmeyen bir ağrıyla gelir geceler sonra…

Yağmur yağar…

Balkon saksılarındaki çiçekler ıslanır…

Bir telefon gelir uzaklardan…

“İyi misin baba” diye sorar…

Birdenbire hatırladığım sebepsiz şeylerin nerden aklıma geldiğine şaşarım…

Ne ilgisi var tüm bunlarla…

Mutluluk yorgunu olmadığım kesin…

Zaten benim mutlu mu, mutsuz mu, umutlu mu, umutsuz mu olduğumu düşünecek kadar vaktim yok…

Vakit bulsam Angelopulos’un “Ağlayan Çayır” filmini bir daha izlerim…

Dostoyevski’nin eşinin Rusça okuduğum anılarına bıraktığım yerden devam ederim…

Henüz bir kere bile yeni baştan elime almadığım bu gazetenin arşivlerine bakarım ve kimler gelmiş, kimler geçmiş diye bakarım…

Düşünmeye zaman ayırmak lazım…

Kederlenmeye zaman ayırmak…

Efkarlanmaya zaman…

Sevmeye zaman…

Günler, haftalar, aylar, yıllar nasıl bu kadar çabuk uçar gider…

Biz değil miydik daha dün bu sokaklarda saklambaç oynayan…

İnsan çocukken çocuk…

Ve yaşlılığında yine çocuk…

Ruhumuzda nice hatıraları olan insanlar nereye kayboldular…

Hatice Teralı neden bu sayfalarda yok bunca zaman…

Hepimize güzel günler ve sağlık dileyen dünyanın en iyilik dolu kalbi…

Sıtkı Efendi’nin şimdi boş kalsa da koltuğu onun yanında olur hep bilirim…

Yalnız kalmaz hiçbir zaman…

***

Şimdi bu fotoğrafa bakıp da kim hüzünlenmez ki…

Hangi kapıdan, hangi pencereden seslensem…

Gün batar kuşlar döner…

Dönmez bu yoldan beklenen…

Dönmez çünkü…

Kalbimizdedir…

Şener LEVENT

Aralık 24/ 2024

Avrupa

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz