Ana Sayfa Güncel ŞENER LEVENT YAZDI: BİR KORUMA HİKAYESİ

ŞENER LEVENT YAZDI: BİR KORUMA HİKAYESİ

8
0

BİR KORUMA HİKAYESİ

2018 yılında bir yaz akşamıydı…

Gazetede çalışırken birden rahatsızlandım…

Fena halde karnım ağrımaya başladı…

Mide mi, böbrek mi anlayamadım…

Gazetenin en telaşlı saatleriydi…

Hastaneye gitmemek için direndim, dişimi sıktım…

Ama olmadı…

Dayanılmaz hale geldi sonunda…

Ne oturabiliyor, ne de yatabiliyordum…

Çaresiz hastaneyi aradık…

“Şu anda boş yatak yok” dediler…

Bunun üzerine güneye gitmeye karar verdik…

Apollon Hastanesi’ne…

Oraya gitmenin ne kadar isabetli bir karar olduğunu sonradan anladım…

***

Kermiya Rum barikatını geçerken, kimlik kontrolü yapan polis eğilip arabaya bakınca ve beni görünce, kontrolü falan bıraktı ve eliyle acele geçin işareti yaptı…

Apollon Hastanesi’ndeki genç doktor tüm tahlillerimi yaptı önce. Ve elde ettiği sonuçlardan sonra kesin teşhisi koydu…

Meğer bütün mesele potasyum meselesiymiş…

Bende de ondan pek kalmamış…

-Potasyum vücutta sıfırlanınca insan ölür Şener, dedi…

Aldığım tansiyon haplarını sordu…

Ben söyleyince de, bu hapların olumsuz yan etkilerinden bahsetti ve potasyumu düşürdüğünü söyledi…

O hapları değiştirdi, başka tansiyon hapı yazdı…

-Zatürre aşısını da mutlaka yaptır, dedi…

***

Şimdi anlatacaklarımı anlatmak için yazıya bu girişi yaptım…

Ben Apollon Hastanesi’ne yattıktan kısa bir süre sonra Rum çevik kuvvetinden iki silahlı muhafız geldi…

Odama girer girmez hemen pencereye yaklaştılar ve dışarıya baktılar…

Her tarafı kolaçan ettikten sonra hastane odasının önüne oturdular ve nöbete başladılar…

Meğer güneyde benim hastaneye yattığım öğrenilmiş ve devlet de bana koruma göndermişti…

2018 gazetemizde linç saldırısına uğradığımız yıldı ve olay tazeliğini koruyordu hala…

Kuzeyde beni öldüremeyenler güneyde öldürmek isteyebilirlerdi…

Hem bir taşla iki kuş vururlardı o zaman…

Rahatlıkla,

-Rumlar öldürdü, diyebilirlerdi…

Belli ki Rum yetkililer bu anlayışla hareket etmişlerdi…

Hastanede iki gece yattım…

Kapının önündeki muhafızlar iki gün iki gece nöbet tuttular…

Kuş uçurtmadılar…

Ziyaretime gelen herkese kimlik sordular…

Kimseyi kimliksiz odaya bırakmadılar…

Hastaneden ayrılınca da barikata kadar bana eşlik ettiler…

***

O günden sonra Rum polisi yakın dostum Andreas Paraskos’u aradı ve,

-Şener bundan sonra güneye geçeceğinde mutlaka haber ver bize, dedi…

Öyle de oldu…

Limasol’dan gelen ve beni görmek isteyen bir grup arkadaşla buluşacaktım bir gün…

Andreas da haber verdi bunu polise…

Buluşacağımız cafe’ye birkaç koruma geldi…

Kimseye çaktırmadan oturdular bir köşeye…

Oradan ayrılırken de Lokmacı barikatına kadar bana eşlik ettiler…

Barikata gelince,

-Buraya kadar Şener, dediler, bundan ötesi bizim elimizde değil…

Elbette değil…

Kıbrıs cumhuriyeti vatandaşlarının kuzeydeki hayatından nasıl sorumlu olabilirler ki?

***

Bir gün de Fransız Elçisi elçilikte görüşmeye davet etti beni…

O elçiliğe ikinci davet edilişimdi…

Andreas yine polisi haberdar etti ve bir polis aracı elçiliğe kadar refakat etti bize…

Yaklaşık iki saat süren sohbet havasındaki görüşme süresince de kapının önünde nöbet tuttular…

Dışarıya çıkarken Fransız Elçisi polisi görünce,

-Aaa, polisimiz de gelmiş, dedi…

Andreas da ona,

-Polis sizin için değil, Şener için geldi, dedi…

***

Böyle korunmaya alışık değilim ben…

Şimdiye dek hiç koruma talep etmedim…

Öldürmeye karar verdikleri takdirde korumanın çok da işe yaramayacağını bilirim…

Sonraları vazgeçtik polise bildirmekten…

Öylece geçip gidiyorum…

***

Sevgili dostum Şener Elcil, mafyanın ölüm tehdidi altında bulunan gazeteci Ayşemden Akın’ın korunması için Kıbrıs Cumhuriyeti ile AB makamlarına çağrıda bulundu…

Kıbrıs Cumhuriyeti işgal bölgesinde vatandaşlarını nasıl koruyabilir ki?

Kendimden verdiğim bu örnekle görülsün istedim…

Şener LEVENT

Mayıs11/ 2025

Avrupa

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz