BİR KIŞ GECESİ HÜZÜNLENMELERİ
“Tam beş kez aşık oldum ona” dedi…
Ve ekledi:
“Beşinci kez ölünce”…
Odada şömine yanıyordu ve söndükçe yeni odunlar atıyorduk ona…
Dört duvar hep O’nun tatlı resimleriyle doluydu…
Gülümseyen gözleri ve sevecen bakışları ile bize bakıyordu…
Üç kişi değil, dört kişi oluyorduk onunla…
Biz bu odada daha önce de oturmuştuk…
Bir sofranın başında…
Şarap ve şarkılarla…
Kedicikleri ayaklarımızda dolanıyordu…
Yine bir kış akşamıydı…
Yine soğuktu…
Vakit ilerleyecek ve bize gitar çalacaktı…
Son bestelerini okuyacaktı…
Geçti o günler, gitar sustu…
O acı günden sonra eline almamış gitarı bir daha…
Paylaşmak istediği acıyı ne kadar kendini yorsa da nereye kadar paylaşabilir ki insan?
Bu acı başka bir acı…
Nereye baksa onu görüyor…
Onunla konuşuyor…
Onunla dertleşiyor…
Ona şimdi söylemek istediği sözleri duyuramayacağı için kahroluyor…
Canından bir parça kopmuş gibi…
“Ölsem” diyor…
Ölünce ona kavuşacağını düşünmek huzur veriyor ona…
Her gün mezarına gidiyor…
Çiçeklerine bakıyor…
Nefesini toprağa yaslayarak ona onu ne kadar sevdiğini fısıldıyor…
“Mezarlık nöbetçileri şimdi iki kişiye çıktı” diyor…
Biri o adam, biri de şimdi o…
O adam yıllardır kızının mezarı başında oturuyor…
Ölenle ölünmez diyenlere inat sanki…
Ölenle de ölünürmüş işte…
***
Şömine başındaki bu konuşmaların sonu yok…
Zamanın, saatin de hiçbir önemi yok…
Onu dinlerken, hep o şarkının sözleri geçiyor aklımdan…
“Gecenin matemini
Aşkıma örtüp sarayım
Gittin artık
Seni ben nerde bulup
Yalvarayım”
Yalvarmak istersin yalvaramazsın…
Seni seviyorum diye bağırmak istersin…
Bağıramazsın…
Dargın günler gelir bazan aklına…
Kahrolursun…
Ne boş, ne önemsiz şeyler…
Keşke yeniden başlamak olsa…
Keşke bir gün bu dünyadan basıp gideceğimizi unutmayarak yaşasak…
Hayır hayır…
Mümkünü yok kaybetmeyince anlamanın…
Biz hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşarız…
Her an ölebilecek gibi değil…
“Ölünce beşinci kez aşık oldum ona” diyor…
Son anı, çaresizce son çırpınışları hatırlıyor…
Delice ambulans ve hastane koşuşturmaları…
Doktorlar…
İlaç kokuları…
Artık herşeyin bittiğine nasıl inanır ki insan?
“Mezarlığa girince rahatlıyorum… Mezarlık rahatlatacak bir yer mi insanı?” diye gözlerime bakarak soruyor bana…
Teselli diye söylenecek söz mü var bu dünyada?
Başsağlığı bile dileyemiyorum…
O öldü, sen çok yaşa demek ise eksik olsun…
Bu benim ona asla söyleyemeyeceğim bir şey…
Onu daha da yaralamaktan başka bir işe yaramaz ki…
Ama hayat devam ediyor bile diyemiyorum ona…
Toparla kendini…
Kalk…
Al eline o çok sevdiğin gitarını…
Mezarında daha da rahat olmaz mı o zaman?..
Senin hayata bu kadar küsmeni, bu kadar acı çekmeni ister mi hiç?
Biz neden sevdiklerimizden önce ölmek istemeyiz?
Onları üzmemek, onları kahretmemek için değil mi?
Ama sevdiklerimizin bizden önce ölmesi de katlanılacak bir şey değil…
Hiçbir tesellinin işe yaramadığı hiçbir sözün teselli veremediği acılar…
“Bu da gelir, bu da geçer” diyemiyorum sana sevgili dostum…
Acının dibini bulacaksak bulalım…
Bir rüzgar eser sonra…
Kanat çırpar kuşlar…
Bir yumak anı olur birdenbire hayatımız…
Bilirim yalnız değilsin…
Bak nasıl gülümser sana duvardaki fotoğrafta…
Ama sen al şu notaları yine de eline…
Kimse için değil, yalnız onun için çal…
Şener LEVENT
Mart 5/ 2025
Avrupa

