KKTC’nin 41’inci yılını kutlarken.
41 kere maşşallah(!)
BİR TOPLUM KENDİ KENDİNİ NASIL YOK EDER?
Yok, olmadı başka türlü sorayım.
Biz nasıl insanlar olduk?
Hiç kızmayınız ama,
Acaba, biz hep böyleydik de, “görmezden” mi geliyorduk bunca yıldır?
Galiba öyle…
***
Britanya valisinin raporunda yazan “Kıbrıslı’ların karakter yapısı” o yıllarda nasılsaydı, 99 yıl sonra da aynen devam ediyor.
Bilenler hatırlayacaktır.
1925 yılında, Kral V. George, ilk sömürge valisi Sir Malcolm Stevenson’dan “Kıbrıslı’ların Karakter Yapısı” hakkında bir rapor istemişti.
Ve…
Vali, o raporda,
Kıbrıs halkının büyük çoğunluğu “NEMELAZIMCI” “ÇIKARCI” ve “KÖLE RUHLU” bir yapıya sahiptir diye yazmıştı.
O Kıbrıslı’ların torunları olan bizler,
99 yıl geçmiş olsa da, çok daha okumuş, çok daha zenginleşmiş olsak da;
Ayni karakter yapısından zerre kadar değişmemişiz.
Bu gerçek ortada dururken,
Kendimizi çok “onurlu” çok “çalışkan” ve çok “özgür ruhlu” insanlar olduğumuz yalanına sarılarak, kendi kendimizi öyle kandırıyor, öyle inanıyor ve öyle zannediyoruz.
Farkında değil misiniz?
Bu ülkede,
İçinde boğulmakta olduğumuz yalanların, “yalan” olduğunu bile bile, normal bir hayat yaşadığımıza “inanmış gibi yaparak” yaşıyoruz.
***
Öyle olmamış olsaydı,
Evet,
Öyle olmamış olsaydı,
Bu yaşadıklarımızı, yaşar mıydık?
Elinizi vicdanınız koyarak ve aynaya bakarak, kendi kendinize sorunuz.
Ama,
Önce anlaşalım,
Kendi kendinize olsun dürüst davranacaksınız.
Söyleyin,
En milliyetçi geçinen ve “bir karış toprak vermeyiz” diyenler, gerçekten öyle mi davranıyor?
Yok, hayır öyle değiller, yalan söylüyorlar.
Dağları bir uçtan bir uca, dinamitle parçalayarak, taşı kumu kamyon kamyon, Güney’e satmıyorlar mı?
Ağızlarından köpükler saçarak, “kan döktük de aldık” diyenler değil mi, o kan dökerek aldıkları toprakları, parsel parsel ayırarak, arsalar, villalar ve apartmanlar yapıp Yahudi’lere, Rus’lara ve önlerine gelen her yabancıya satmıyorlar mı?
Yaa…
En “solcu” en “hümanist” ve en “barış yanlısı” geçinenler var ya, onlar gerçekten çözüme ve çözümle ortaya çıkacak yeni koşullara hazır mılar?
Sorun bakayım,
1974’den sonra, “bir şekilde” sahip oldukları Rum malını, arsayı, evi veya dükkanı, bir anlaşma olması halinde, esas sahibi olan Rum’a iade etmeye razı mılar?
Yok,
Onlar da kabul etmeyeceklerdir.
Ülkeyi yönetenlere sorunuz bakalım.
Bu ülkeyi “kendi ayakları üzerinde duracak” yapıya kavuşturmaya hazır mılar?
Size yine yalan söyleyeceklerdir.
Çünkü…
Bu halkı,
Oy uğruna “hazır” yemeye, sağcısı ile solcusu ile iktidara gelmiş olan, bu siyasiler alıştırmışlardır.
Hiç birisi,
Hükümete geldiğinde,
Bu ülke insanına “üretecek, ürettiği kadar tüketecek” demeye ve ülkemiz “kendi kendine yetecek” düzeye gelinceye kadar, böyle yönetilecek demeye cesaret edemez.
Zaten,
Diyecek olanı bu halk seçmeyecek, yapmaya kalkanı grevlerle durduracaktır.
O nedenle,
Hepsi de o koltuklar uğruna,
Türkiye’den alıp dağıtmayı marifet zannetmişlerdir.
***
Ama,
Ne siyasiler, ne de onları seçen destekçileri;
Fark edemediler ki,
Parayı alan, bir müddet sonra talimat da almaya başlayacaktı ve hepsi de önce parayı aldı, sonra da talimatı.
Hatta,
Parayı almayı “marifet” sayıp, talimat almayı ise “anavatan sevgisi” “anavatanla kalkınma anlaşması” diye dile getirmişlerdir.
Ve…
Talimatlar alarak yaptıkları “Yasa” ve “Tüzük”lerle bu memleketi ne hale getirdiklerini maalesef göremediler.
Şimdilerde…
Sokaklarda, yürünmez oldu, göremiyorlar.
Okullar, okul olmaktan çıktı, göremiyorlar.
Hastahaneler, hastahane olmaktan çıktı, göremiyorlar.
Devlet daireleri, hizmet veremez oldu, göremiyorlar.
Trafik, kaosa dönüştü, yollar yol olmaktan çıktı, göremiyorlar.
Tarım ve hayvancılık tükendi, göremiyorlar.
Denizler, lağıma boğuldu, göremiyorlar.
Dağ, sahil ve tarım arazileri, betona dönüştü, göremiyorlar.
***
Üstelik,
Plandan, programdan, kalkınmadan ve “Ekonomik Paket”lerden söz ediyorlar.
Peki,
Nüfus ne kadar biliyorlar mı, bilmiyorlar.
Çalışan kişi sayısı ne kadar, biliyorlar mı, bilmiyorlar.
Turist sayısı ne kadar biliyorlar mı, bilmiyorlar.
Öğrenci sayısı ne kadar biliyorlar mı, bilmiyorlar.
Üretim ne kadar biliyorlar mı, bilmiyorlar.
Ama…
Bu veriler bilinmeden, kişi başına düşen yıllık “milli gelir” ne kadardır biliyorlar(mış).
Aslında,
Bu yazdıklarımı,
Herkes de biliyor.
Biliyor bilmesine de,
Herkes bilmez gibi yapıyor.
Böyle bir memlekette yaşıyoruz işte.
Ne diyeyim?
Tüm ifadeler:
38Hasan Sarıca, Turhan Ilgar ve 36 diğer kişi