Kimse gerçeği kabullenmek istemedi, geldiler, yerleştiler, 50 yıldır gitmedikleri bir yana kansız soykırım ve asimilasyon uyguluyorlar. Bu bela bile bile geldi hem yurdumuza hem de başımıza.
Ben o nedenle dertlendim. Tam bir musibetti ama bir nasihat kadar bile hükmü olmadı benim için. Hem bas bas bağırıyorum. Sesimi duyuramasam da “Birçokları duymak istemeyenler kadar sağır.”
Sevgili dostlarım, inanın ki kendi ülkemin bu hazin durumu hakkında yazı yazarken üzülüyorum. Ancak benim ortadan yırtılmış yurdumun çıkarları, Türkiye’nin ve 85 milyon insanın çıkarları yanında önemsiz kalıyor.
Bunu bütün ada sakinleri ve Türkiye halkları biliyor. Yetmedi, artık bütün dünya halkları biliyor. Ne yazık ki gerçekler yüzlere vursa da gerçek anlamda bizim üzerimize olumsuz biçimde yansıyor. Onlar uyanık biz ise aptal!
Bu toplum içinde bizim gibilerin yaşamı olumsuz yönde etkilerse, o zaman eleştirmek ve gerçekleri ortaya koymak, benim gibi dostlarımın da temel görevi olur. Ben ve bu gazetedeki arkadaşlarım gazetecilik görevimizi yaptık ve yapmayı sürdüreceğiz.
***
Benim ve bu gazetede yazan tüm arkadaşlarımın yazdıklarıyla kendilerine ‘‘haksızlığın da ötesinde acımasızlık yaptığımızı’’ şikayet ediyor, yerleşiği, elçisi, valisi, askeri, polisi, savcısı devreye sokuluyor.
Benim ve arkadaşlarımın amacı burada işgalciler ve kuklaları ile söz tartışmasına girmek değil. Yalnızca bu ada yarısında yaptıklarını yazıyoruz ve gocunanlara şu soruyu sormak zorundayım:
‘‘Yazdıklarımızda bir yalan, yanlış, iftira, abartı var mı?’’ Ülkesinde yaşanılanlar hakkında yurtsever bir gazeteci ancak yalan ve yanlış yazdığı takdirde eleştirilir. Dünyada ve buradaki bütün ‘‘İŞGALCİLER’’ bunu çok iyi bilmesi gerekir.
Bize gelen ‘‘Bunu niçin yazdın’’ sorusu, hayatta en kızdığım şeylerden biridir. Ne demek niçin yazdın? Gerçekleri, yani sizin ve kuklalarınızın yaptıklarını hiç kimseye duyurmayıp da hatıra defterimize mi yazacağız!
***
Burada yeniden ve altını çizerek söylüyorum. Bu gazetede arkadaşlarımla yazdığımız her şey doğrudur ama inanın çok eksiktir. Eksikleri, yazmaya elimizin varmadığından değil yalnızca bazı gerçeklerdir ve bunların çoğu ülkemize ve insanımıza zarar veren acımasızca yaptıklarınızdan kaynaklanmaktadır.
Amacım suçsuz insanları üzmek değil. Tam tersine, bu ülkenin insanları olarak yaşadığımız şu olaylara değil üzülmek, kahrolan bizleriz. Ama ortada gerçekler var. Gerçekler bazen acı oluyor ve ucu “İŞGALCİYE” dokunuyor.
İşte o zaman bu ada yarısında yaptıklarını açıkça yazmak, gündeme getirmek bize kalıyor. Zaten yurdunu karşılıksız seven ve kimseye hizmet etmeyen gerçek gazetecinin görevi bu oluyor. Birileri sinirlense bile!
Yetmedi mi insanımıza bu topraklarda karşı yaptığınız kötülükler, işlediğimiz ihanetler? Yetmedi ama evet: Az daha kökümüze kezzap suyu dökeceksiniz. Yaptıklarınıza bakın göreceksiniz!
Kazım Denizci yazdı