Kazım Denici Avrupa gazetesinde yazdı
Diyeceksiniz ki nerden çıktı bu başlık, baktım ki bu adada bölünmüş başkentinde benden başka kimsenin kentin sorunlarıyla ilgili en ufak bir gündemi yok, o zaman bu kenti ben mi kurtaracağım deyip, bu sorunları gündeme taşıyıp eleştirilerimizi yapmayalım mı?
Bu mesleği şehirdeki dengeleri gözeterek yapmaya kalkarsanız haber yapmak da köşe yazmak da çileye dönüşür. Çünkü yazacağınız her yazı, yapacağınız her haber ister istemez birilerini rahatsız edecektir. Rahatsız olanlar size alo dediğinde dik duramayacak iseniz o zaman bu işi yapmanız çok zordur.
Ancak bizim gibi bilgisayarın başına oturduğunuzda sadece gördüklerinizi, vicdanınızın sesini dinleyerek yazı yazmak ve gündeme getirilmek istenmeyen sorunları sıralamaya başlamak bu kentin bir yaşayanı olarak farz olduğuna inanarak yapıyorum.
Bazen bu meslekten olmayıp da sadece sosyal medya üzerinden yazan arkadaşlarla konuşuyorum bir kısmı böyle bir yazıyı yazdığını ancak hiç kimsenin yorum dahi yapmadığını söyleyince aklım şaşıyor. İyi güzel de toplumun daha iyi hizmet alabilmesi için yazılan böyle bir yazının ne okuyucusuna, ne yazanına, ne de topluma ne zararı olabilir anlamış değilim.
Dediğim gibi bu kente hiçbir şey söylendiği gibi değil, önde farklı görünen olayların arkasını biraz irdelediğinizde çok farklı olaylarla karşılaşıyorsunuz. Olayların gerçek yönünü kamuoyu ile paylaştığınızda da sizden kötüsü olmuyor.
Bu bölünmüş kentin güneyindeki gibi olmasını isteyerek daha iyiye gidebilmesi için bütçesinden yapılan harcamaların, ödemelerin hesabının verilmesi gerektiğini söylediğimiz zaman dudak bükenler oluyor. Soruyorum bu kentte yaşayanlar ödedikleri vergiler karşılığında hak ettiği gibi hizmet alabiliyor mu?
Bana göre alamıyor ve aklıma şu soru geliyor iyi güzel de o zaman Fatmagül’ün suçu ne demekten kendimi alamıyorum. Başkent sakinlerinin ödediği vergilerle maaşını alan ve sayıları hayli yüksek olan işe gitmeden maaş alanlar ya da asıl işini yapmayıp kendi özel işini yapanları, işe gidip verimli olmayanların kent sakinlerinin sırtından ödenmesi doğru mu?
Yine üzerine basarak söylüyorum ben kimsenin düşmanı değilim ancak başkent sakinlerinin ödediği vergilerden oluşan bütçesinin kimseye peşkeş çekilmesine de razı değiliz. Belediyemiz elbette verdiği hizmetler karşısında para kazanacak, iş yapacak, adam çalıştıracak ama çalışmayanları da tespit edip gereğini yapacak.
Ayıp yahu yan gelip yatanlar, işe gitmeden, çalışmadan hiç yapmadığı işin parasını almaya biraz yüzü kızaracak ve hak etmediğini almaya kalkmayacak. Başkentlinin ve haliyle Fatmagül’ün suçunun ne olduğunu bugün de bulamadık umarım önümüzdeki yazılarda buluruz.
Bu duruma gelinmesinde kurallara uymayan, önlemleri almayan birilerinin yanlışı olabilir… İyi de her şey daha güzel olsun diye şikayet etmeden en yüksek vergileri veren bizim suçumuz ne?
